YANIYOR YİNE MEMLEKETİM!

SEÇME KÖŞE YAZILARI
972 Defa Okundu

YANIYOR YİNE MEMLEKETİM!

Yanıyor yine memleketim
Hayvanlar öksüz,
İnsanlar çaresiz,
Evler kül.
Öyle sessiz sedasız değil, göz göre cehennem oluyor ardımız.
Ateşten kurtulan, dumandan ölüyor.
Dumandan kurtulan yarına ağlıyor.
Yarınlarsa bizi derin bir sükutla boğuyor.

Bugün bir atasözünün gelişimi ile ilgili bir yazıyı konumuza bağlamak istiyorum. Ünlü Türk Divan edebiyatı şairi, Şeyh Galip (1757 İstanbul – 1798) şöyle bir söz söylemiş.
“Su uyur düşman uyur haste-i hicrân uyumaz.” Yani diyor ki;
“Su uyur, düşman uyur, ayrılık hastası uyumaz.”
Gel zaman, git zaman söz şu şekilde de söyleniyor.
“Su uyur, düşman uyumaz.” Yani bazı kaynaklara göre net anlamı;
Durmadan akan suya uyuyor denilebilir de sesi çıkmayan, kıpırdamayan düşmana uyuyor denilemez. Fırsat beklemektedir.
Ve yine Atasözünün eski hali “Su uyur, düşman uyumaz.” şeklindedir. Türkçede sü, asker demektir. İşte atasözünün anlamı da “Er uyur, düşman uyumaz!” şeklinde kullanılıyor ve yorumlanıyor. Bende şöyle söylemek istiyorum;
SU UYUR DOĞA DOSTU İNSAN UYUMAZ” Şimdi insanoğlu doğasını seven ve koruyan aynı zamanda yeşil alanlarda nefes alabilecek bir dünya kurmak için gayret gösteren, çabalayan ve apartmanlar da bile bahçeli alanları yaptırmaya çalışan, projelerde bunlara yer veren bir yaşam mücadelesi için gayret edip duruyor. Gayret ediyor etmesine de! İnsana söylemezler mi bu durumda bir gariplik var diye.

  • Yaşam dört dörtlük bir doğa harikası iken neden betonlaşma yolunda ilerliyorsunuz ve sonra da yeşillik alan diye çırpınıyorsunuz?
  • Doğa kendi dengesini kurulu bir saat gibi işlerken yağmurun bile dengesini bozup sonra neden yapay yağmur üretiyorsunuz?
  • Ormanlara can veren ağaçları keserek “sözde yanlışlıkla” yakarak neden ormanları yok edip sonra üstlerine devasa binalar inşa ediyorsunuz? O da yetmiyor doğanın içinde mucize gibi konaklama alanları diye reklamlar yapıyorsunuz? O binanın altında ki ağacı kesmemiş veya yakmamış gibi üstelik.
  • Dünyanın DNA’ları ile oynayıp daha güzel bir dünya için yaşam hayalleri nasıl kuruyor ve umut ışığı olmaya çalışıyorsunuz? Böyle uzar gider bu sorular.

İnanın bana benim gibi milyonlarca insan yazıyor, çiziyor. Sahnelerde, filmlerde ve belgesellerde bir çok platformda insanlar ses çıkarıyor. Yanlış olana yanlış demek için mücadele veriyor veya gösteriş yapıyor. Tabii ki bunu bilemeyiz ama bildiğim hatta emin olduğum bir şey varsa o da insanların çok büyük bir bölümünün samimi olmadığı. Bir ağaca sevdalıysan onu doğa ve gelecek kuşaklarımız için korumak istiyorsan. Bunu yaşamının her alanında yapacaksın. Ağacı kesen, çimleri ezen, çiçeği koparan, ormanlarda yangın çıkaran insanlar zaten bu vahşetleri yapacak iğrenç bir yapıya sahipler. Peki ağaçlarımız ölmesin diye mücadele eden insanlar, dernekler! Ağaçlar kesilmesin diye paylaşıp duran insanlar, çimlerin üstünde mangal yarışı yapıyor. Çiçekler solmasın diyen insanlar, bu işin ticaretini yapmaktan çekinmiyor. Apartmanınızda ağaçlık ve yeşillik alan var diye reklamlarda doğa dostu görünen insanlar o binayı oraya dikmek için altında ki doğayı yok etmekten korkmuyor. Tabii ki gelişen dünyada kimseye doğal mağaralar da yaşayın denmiyor ama insanları da aptal yerine koyarak yapmayın. Korumamız gereken bir tane dünyamız var onu da öldürmek için uğraşmayın. Sevgi adı altında yapılan her yanlış başka bir yanlışa sebep oluyor ve silsile yoluyla büyüyüp gidiyor. Mücadele veren çok güzel dernekler, kurumlar, şahıslar var bu yolda ama bir o kadar da aynı durumu savunduğunu gösteren şovmenler var. Her insan aptal değildir, herkesi inandıramazsınız. Eğer ağacı seviyorsan ve yok olmasın istiyorsan; çiçeği de seveceksin, koruyacaksın. Bastığın çimi, yediğin meyve ağacını da koruyacaksın. Birileri güzel ülkemin ağaçlarını, doğasını katlederken onlara dur diyorken aynı zaman da ormanlaştırma çalışması da yapacaksın. Hepimiz yapacağız. Yoksa bir tane dünyamız vardı o da artık yok olup gidecek. Gidiyorda.. şimdi diyeceğim o ki; “Su uyur, doğa dostu insan uyumaz.” Burada ki doğa dostu kısmı umuyorum ki düşman değildir. Çünkü düşmanı biliriz elbette ama dost görünümlü düşmanı anlayamadığımız zaman dünya hızla yok olmaya devam edecektir.
Kendimize gelelim artık! Çıkan yangınlar da hayvanlarımız can veriyor, insanlar ölüyor cehennemi dünyada yaşarcasına. Evlerimiz yanıyor, hayallerimiz kül oluyor. Geleceğimizin çocuklarına ölü bir dünya bırakmayalım. Nefes alalım, nefes! Yarınlar için nefes alınabilecek bir dünya bırakalım. Dünya da birileri zenginliğine zenginlik katacak diye yok etmelerine izin vermeyelim güzel doğamızı. Yalnızca onlara ses çıkarıp iki fotoğraf paylaşıp ben doğayı seviyorum diye enteresan haykırışlar da yapmayalım. Hepsini koruyalım, ağaçlar dikelim. Çiçekler yetiştirelim. Temiz dünya için baş kaldırıyor ve mücadele ediyorsan işine gelenleri yapmak yerine dört koldan mücadele vermelisin. En küçük çimenden, neslini korumak zorunda olan özel çiçeklerden, en küçük ağaçtan en büyük ağaca kadar hepsini koruyacaksın.

Her zaman bir yolu vardır nefes almanın, yeter ki doğru yapalım yapılması gerekenleri.

Yoksa;
Yanacak yine memleketim
Hayvanlar öksüz kalacak
İnsanlar çaresiz ve
Evler kül olacak.
Öyle sessiz sedasız değil, göz göre cehennem olacak ardımız.
Ateşten kurtulan, dumandan ölecek.
Dumandan kurtulan yarına ağlayacak.
Yarınlarsa bizi derin bir sükuta boğacak.

ABDURRAHMAN TUTAR

19.06.2024

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir