ALEVLERİN SESSİZ ÇIĞLIĞI

SEÇME KÖŞE YAZILARI
170 Defa Okundu

.

ALEVLERİN SESSİZ ÇIĞLIĞI

Her yaz mevsimi geldiğinde içimizi bir huzursuzluk kaplıyor. Tatil planlarının, deniz kokusunun ve güneşin sıcaklığıyla beraber, hepimizin zihninde bir başka sıcaklık beliriyor: Orman yangınlarının o yakıcı haberi. Bir anda gökyüzü griye dönüyor, kuşlar yuvalarını terk ediyor, rüzgâr ise artık çam kokusunu değil, yanık odun kokusunu taşıyor.

Orman yangını dediğimiz şey, yalnızca ağaçların yanması değildir. O alevlerin her birinde, yılların emeği, doğanın dengesi ve binlerce canlının yuvası kül olur. Bir karınca kolonisi, yavrularını büyüten bir sincap, dallarında meyve olgunlaştıran bir ağaç… Hepsi, bir kıvılcımla tarihe karışır.

Yangınların sebeplerine baktığımızda, insan faktörü çoğu zaman başrolde. İhmal, dikkatsizlik, hatta kasti çıkarılan yangınlar… Sigara izmaritleri, kontrolsüz piknik ateşleri ya da rant uğruna yakılan ormanlar… Doğa, bize cömertçe sunduğu oksijeni, gölgesini, suyunu hiç esirgemezken biz, ona karşı bu kadar hoyrat olabilir miyiz?

Peki, ne yapmalı? Öncelikle yangın başlamadan önce önlem almak, yangın başladıktan sonra söndürmekten çok daha kıymetli. Bilinçli olmak, çevremizi uyarmak, ormanlık alanlarda ateş yakmamak, yangın riskinin yüksek olduğu günlerde ekstra dikkat göstermek… Bir de unutmamak: Ormanlar sadece bizim değil, bizden sonraki nesillerin de hakkıdır.

Bir gün, çocuklarımızın “Burada bir zamanlar yemyeşil bir orman varmış” cümlesini kurmasını istemiyorsak, bugünden adım atmalıyız. Çünkü orman, yalnızca ağaçlardan ibaret değildir; orman, bir hayat biçimidir. Ve hayatı korumak, hepimizin boynunun borcudur.

İRFAN ÖZTÜRK

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir